Her sabah gün doğmadan geçerdi sokaklardan
Elinde baston sırtında kambur
Gelen giden araçları sayardı
Ve kaldırım taşlarını
Arada bir çiçeklere gülümser
Sevgiyle büyütürdü şehrin ağaçlarını
Banklarda otururdu saatlerce
Güvercinleri simitle beslerdi
Delikanlılık günleri gelince aklına
Dalar giderdi bazen çatardı kaşlarını
Gün doğarken karşı tepenin ardından
Göğsüne düşmüş başını kaldırır
Yıllar önce yitip giden can yoldaşının saçları diye
Gözleriyle okşardı doğan güneşin saçlarını